Dostum:
Hepimiz, içimizden zaman zaman geçirmişizdir.
Bütün ihtiyaçlarımızın karşılandığı hayalî bir dünyayı. Yani ekmek elden su
gölden. Oh ya ne güzel!
Ne istiyorsan elde ediyorsun. Karnın
açıktı hemen bir odaya giriyorsun, bitmeyen
bir sofrayla karşı karşıyasın. Bin bir çeşit yemekler, bin bir çeşit meyveler, hepsi seni bekliyor.
Karnını tıka basa doyuruyorsun. Muhteşem bir evin var. Her odası sanki saray.
Bahçende onlarca çeşit gül ve hiç tanımadığın meyveler. Evinin garajında
binmeye kıyamadığın güzel arabalar. Hizmetini görecek kişiler el pençe kapıda,
senin emrini bekliyorlar. Bir şeyin olmasını istiyorsun ve oluyor… Silmeni gerektirecek iki damla gözyaşın
yok. Evinin hemen çevresinde binlerce
dönüm çiçek tarlası, taklalar atıyorsun. Harika
değil mi? Kim istemez ki. Emin ol
ben de isterim.
Ama ikimiz adına üzgünüm. Yok, böyle bir şey. Ne
evin altın yaldızlı musluğundan süt akıyor, ne de lezzetinden baygınlık geçireceğin
meyveler, bahçende seni bekliyor. Yani rüya
bitti Dostum. Uyanmalısın. Çünkü bu anlattıklarım zihninden geçen bir hayalin
ötesinde bir şey değil. Bir gece gördüğün unutamadığın bir düşten öte bir şey değil.
Mücadele etmen gereken bir dünya seni bekliyor. Bütün görkemiyle, bütün
zorluğuyla.
Bir ceylan düşün;
Gözlerini dünyaya yeni açmış. Güçsüz ve çelimsiz ayaklarının üzerinde nasıl
da durmaya çalışıyor. Önce düşüyor sonra
tekrar kalkmayı deniyor, sonra tekrar düşüyor ve sonra tekrar deniyor. Ta ki ayakları
üzerinde durmayı öğrenene kadar. Çünkü
ayağa kalmak zorunda. Akşam oluyor, annesiyle birlikte kan kokusuna üşüşecek
kurtlara yem olmadan oradan uzaklaşmak zorunda.
Yavru kuşların ilk uçuş deneyimlerini de mutlaka bilirsin. Onları besleyen
anneleri, bir köşede onları izlerken daha yeni tüylenmiş yavrular, yuvadan aşağıya kendilerini bırakırlar; tilkilerin, yırtıcı kuşların cirit attığı yeni
bir dünyaya. Acemi olsalar da annelerinin refakatinde uçmayı başarmak zorundalar.
Çünkü yaşamın ana felsefesi böyle. Hayatta
kalmak için buna mecburdurlar.
Evet, dünyamız böyle bir yer. Mücadelenin
edilmediği bir yer yok yani. Pencereden baktığında karşıda gördüğün seksenlik
Ahmet Amcanın, parkta oyuncağını
arkadaşına vermek istemeyen Zeynep’in, sana
anlatacakları hikâyede aynı. Sabahın serin vaktinde odana dolan ekmek kokusunun
da sana anlattığı bir hikâye var. Çünkü
sabahın o saatinde fırıncının da sana bir mesajı var. Hemen iki ev aşağınızda kahvehanede
pineklemekten başka bir mücadelesi olmayan Aciz Rıza’nın da sana bir mesajı
var.
Özetle şunu
anlatmak istiyorum; mücadele et-mek zo-run-da-sın. Bu dünya için tek gerçek bu.
Baban ve annen
senin ihtiyaçlarını karşılamak için ne kadar fedakârlık içindeler değil mi?
Baban sabahın sekizinde gidiyor, akşamın geç saatlerinde yorgun geliyor. Annen seni
okula ya da dershaneye her sabah uğurluyor. Sırf sen mutlu olasın diye kahvaltının
en güzelini hazırlıyor. Sen mutlu olasın diye baban cebindeki son parayı sana harçlık
veriyor. Onların senden istediği tek bir şey var! Kendine
bir iyilik yapman.
.
Yeminine sadık olduğuna eminim. Yola
çıkmaya hazır ol. Hemen bu gün, ilk adımı atıyoruz. Bu güne kadar attıysak da
daha güçlü atıyoruz. Senden çok şey istemiyorum. Bir mühendisten beklenen bir
projenin uygulanması, bir doktordan istenen hastayı tedavi etmesi ise senden
istenen de öğrenciliğin gerekliliğini yerine getirmen. Bu kitapta öğrenci
olmanın gerekleri net bir şekilde anlatılacak. Her şeyi sen yapacaksın. Hem de
hiç kimseye ihtiyaç duymadan. Büyük bir başarıyı yakalayıp rekor kırmaya hazır
ol. Çünkü sana, içinde sakladığın gizil gücün sırrını vereceğim.
Bu güne kadar birçok şey dinledin. Sınav
kaygısından tut, planlı çalışmaya kadar.
Verimli çalışma çok teknik bir kurallar zincirinin, uygulanmasıyla mümkün olacakmış. Farkında
mısın? Onların söylediği çoğu şeyi dikkate bile almadın. Bu güne kadar birçok kariyer sahibinden öğütler
aldın. Ama çoğu sana bir robot gibi davrandı. Onlar konuştukça sen kendini
bilgi yüklenen bilgisayar gibi hissettin. Unuttular, Senin bir insan olduğunu
unuttular.
Zaaflarıyla,
İhtiyaçlarıyla,
Zaman zaman gözyaşlarıyla,
Bir insan olduğunu unuttular. Öğrendiler ve bir kitap gibi ezberden okudular. Onlar
okudukça sen kendini yabancı hissettin. Bütün alıcılarını kapattın. Aynı şeyleri
dinlemekten iğrendin. Hep gelip sana sanki herkessin gibi davrandılar. Ama
yanıldılar. Sen sendin diğerleri de başkasıydı. Bu kitapta sana senin
konuştuğun gibi sesleneceğim. Birlikte sohbet edeceğiz. Bu kitapta insanca
yaşanan başarıyı konuşacağız.
Eğer müsaitsen senle bir yolculuğa
çıkmak istiyorum. Şimdi başarıya giden yolda birlikte yürüyeceğiz. İçimizde sakladığımız
ışığın loşluğunu sileceğiz. Karamsarlıklarımızı, tereddütlerimizi, oluşturulan komplekslerimizi yeneceğiz. Çok dinlediğin şeylere bir de senin
gözünle bakacağız. Hazırsan başlayalım.
Hazır mısın?
………………….
Çok güzel! Yolculuk başlasın o zaman.
Sınavlara Hazırlanmak Blog
Kaynak: Yazık Sınav Canavarı Olmuşsun!
0 yorum:
Yorum Gönder