Paniğe gerek yok;
Konuyu somutlaştırmak adına küçük bir hikâyeyle başlayalım.
Hadi duygusal ben bizi esir almıştı. O ne derse biz onu yapıyorduk ya. İşte
Kral ve hizmetçinin hikâyesi( içimizdeki dost ve dost görünen düşman). Senin
içinde olan şeyler…
Kralın (mantıksal benin)
kapısını çalmanın zamanı geldi. Kralın sarayına varıyoruz. Bütün benliği
koruması gereken kral sarayın bir köşesinde, bir örtünün altına girmiş ağlıyor.
Hizmetçi ( duygusal ben) ise kralın tahtına oturmuş köpekler gibi havlıyor.
Onun söylediklerini artık duymamalısın. Kralın yanına varıyoruz. Seni kendinle
baş başa bırakmak adına ben geriye çekiliyorum. İçinde yaşayan kralınla baş
başasın. Hep onu dinlemelisin. O, sana hep doğruyu söyleyecektir.
Hadi kralına seslen. O seni duyacaktır.Muhteşem
tahtın sahibi, örtünün altında ağlayan
kral! Ayağa kalk.
Kral örtüyü kaldırdığında şaşırıyor. Gözleri ağlamaktan
kıpkırmızı olmuş, elleri bağlı. Soruyorsun krala;
- Seni
kim bağladı söyle!
Kral sessiz. Asaletinden cevap vermek istemiyor. Tekrar
soruyorsun.
- Seni
kim bağladı kral?
Kral (mantıksal ben)
gözlerinin içine bakıyor. Bağırıyor:
- Beni
sen bağladın. Bana hizmet etmesi gereken(eliyle tahtta oturan duygusal beni
gösteriyor.) şu azgın hizmetçiye(duygusal
ben’e) uydun. O ne dediyse sen onu
yaptın. Umutlarımı kaybet üzere olduğum bir gece bu hizmetçi gelip elimi,
kolumu bağladı.
Arkadan hizmetçinin sesi geliyor “yalan söylüyor, sakın ona
inanma”Bu arada duruyorsun. Seni bir düşünce alıyor. Tekrar
soruyorsun krala :
- - Neden
ağlıyorsun?
Kral derin bir nefes alıp cevap veriyor.
- Ben
esir alındığıma üzülmedim. Gördüm ki savaşı sen de kaybediyorsun ona üzüldüm.
Ağlamam ondan. Şu sahtekâr hizmetçi
seni, hedeflerinden koparıyor, derin bir
dehlize çekiyor. Ve sen de ne derse yapıyorsun. Ona ağlıyorum.
Düşünmeye
başlıyorsun nerelerde yanlış yaptığını; Hep ertelediğini fark ediyorsun. Hep
hoşuna giden şeyleri yaptığını.Ders çalışmadın. Not tutmadın. Ödevlerini yapmadın.İnternetin başından kalkmadın.Gezdin, oynadın, yattın uyudun. Hep
olmadık yerlerde telefonla konuştun. Aşkın içine daldın, maalesef ki bu arada
hedeflerini unuttun. Uyuşuk, tembel birisi oldun, görmedin.
Krala soruyorsun bu düşündüklerini(
elinle hizmetçiyi gösteriyorsun.)
Kral senin bir şeyler anladığını anlamışcasına seviniyor. Coşkuyla cevap veriyor:
- Evet,
bu yaptırdı. Başından sonuna her şeyi bu yaptırdı. Artık beni dinlemelisin.
Sonra yavaşça gidip kralın ellerini
çözüyorsun. Arkadan hizmetçi( duygusal ben) sana bağırıyor:
- Sana
verdiğim emeklere yazıklar olsun. Bak benim sayemde ne kadar mutlu oldun. Sen
nankörün birisin. Yanlış yapıyorsun. Ben olmadan hayatının tadı olmaz. Hadi şu
uğursuz kralı boş ver. Yine birlikte takılalım.( Pis pis gülüyor) Sana yeni ve dayanılmaz önerilerim olacak.
Bence artık “kes sesini” demenin
zamanı geldi. İradeni ortaya koymanın zamanı geldi.
- Kes
sesini. Defol şu tahtın üzerinden!
Hizmetçi kendisini dinlemediğin için
çok kızgın. Hem gidiyor, hem krala
bağırıyor.
- Şimdilik
kurtuldun. Ama ben, seni alt etmeyi çok iyi bilirim. Bu yaptıklarını ödeteceğim
sana. Fitil fitil burnundan getireceğim.
Sonra sana dönüyor.
- Bana
bak. Ben kovulmakla gitmem. Şimdi
gidiyorum. Ama birazdan yine yanındayım.
Hizmetçi ( duygusal ben) Kapıyı
çarpıp gidiyor. Sen ise kralın kolundan tutup tahtına oturtuyorsun. Krala
soruyorsun.
- - Kralım bu sülük gibi yapışan hizmetçiden nasıl kurtulacağım?
- Aslında
çok kolay...
- Nasıl
kolay?
- Bana
danışacaksın. Her yaptığın işte bana soracaksın.
- Kafamda
takılı o kadar çok soru var ki.
- Merak
etme. Hepsinin cevabı bende var. Hadi sor?
- Eğlenmek,
internetin başında güzel vakit geçirmek çok hoşuma gidiyor. Vazgeçemiyorum.
Kral sana tebessümle bakıyor:
- Eğlenebilirsin,
internetin başında vakit de geçirebilirsin. Sana kimse yapma demedi. Ama
derslerini de unutmamalısın. Yeterli çalışma sürecinden sonra, eğlenmek hakkın.
Mükâfat olarak dediklerini yapmanda hiçbir sakınca yok. Farkında mısın bilmem.
Sürekli eğlenmek sana bir şey kazandırmıyor. Tam tersine her eğlencenin bir
maddi bedeli de var. Yani kaybettiriyor. Senin eğlence yöntemlerin için maddi
bir kazancın olması gerekir. Ama yok..
- - Bazen
o kadar dalıyorum ki bir bakmışım saatler geçmiş.
- - Geçer.
Hayatta böyledir. Bir bakmışsın aylar geçmiş. Sınav günü gelmiş, Herkes hazırken,
sen geç kalmışsın.
- - Yani?
- - Yani
si istersen unutmazsın. Hatırlar mısın bir hafta boyunca çok yoğun bir tempoda
çalışmıştın. Gecenin bir vakti bir sen vardın. Bir de gecenin karanlığı. Vaktin
nasıl geçtiğini yine bilememiştin. Bu da öyle bir şey işte. Tercih meselesi.
Vakit, sen yatsan da geçiyor, çalışsan da. Derse dalıp unutmak da var.
İnternetin başında uyumakta. Tercih senin. Gelecekte kaybedeceklerini veya
kazanacaklarını iyi düşünmelisin.
- - Zaman
zaman, Bu gün yorgunum yarın çalışayım diyorum. Ve öyle de yapıyorum.
- - Soruyorum
sana; yarın da aynı yorgunluğu yaşamıyor
musun?
- - Evet.
Nereden bildin?
- - Dedim
ya, bende soracağın her sorunun cevabı
var. Peki, yarına bıraktın, yarında yorgundun. Diğer günlerde de yorgun
olacaksın. Senin yapman gerekeni bir başkası yapmayacağına göre; Sana düşen
geleceğe aktarmadan çalışmak.
Biriktirmeden halletmek.
- - Ya
kralım! Bazen bu sene girmesem de gelecek sene mi girsem diye düşündüğüm
oluyor. Buna ne diyeceksin.
- - Bu
sene çalışmakla ne kaybedeceksin ki?
- Aslında
hiçbir şey. Belki biraz yorulacağım o
kadar.
- Peki,
ne kazanacaksın?
- Belki
de çok istediğim bölümü kazanacağım.
- 365
gün karın olacak yani. Akıllı adamsın
her şey ortada. Gelecek seneye bırakmakla kurtulmuyorsun yani.
- Çok
sağ ol kralım. Hakikaten içimdeki cevapsız sorulara merhem oldun. Eğer
Müsaitsen bir iki sorum daha olacak.
- - Ne demek. Ben senin emrindeyim. Hadi sor?
- - Bazı dersleri çok iyi bildiğimi düşünüyorum.
Çalışmam yeterli diyorum. Bu durum bende, derse karşı bir soğukluk yapıyor.
- - Hakikaten
yeterli olduğuna inanıyorsan çalışma.
- - Ciddi
misin?
- - Evet.
Yeterli diyorsan çalışma. Yeteceğine inanıyorsan çalışma.
- - Şaşkınlık
içerisindeyim. Son sorum; üç arkadaşım
var. Ben onlardan daha iyiyim. Hep denemelerde onlardan yüksek alıyorum. Bu
durum sanki biraz beni frenliyor.
- - Kendine
yeni rakipler bulmalısın. Kötüden rakip olmaz. Tabi kötü olmak için
çalışmıyorsan. Çıtayı yükselttikçe hedefin yaklaşacak. Vadiden bakanla tepeden
bakan adamın gördüğü mesafe eşit olmaz değil mi? Uzakları görmek istiyorsan
zirveye çıkmalısın.
- - Çok
teşekkür ederim kralım. Beni aydınlattın.
- - Ben
her zaman senin içindeyim. Emrindeyim. Ne zaman yardıma ihtiyacın olursa söyle.
Alman gereken en doğru kararı ben sana söylerim. En son gülmek istiyorsan
mecbursun. Lütfen hizmetçiye uyup yanlış karar alma.
- Kral huzurlu. Sen ise soruların
cevabını net aldığın için mutlusun. Tereddütlerin yavaş yavaş ortadan kalkmaya
başladı. Kral son sözünü söylüyor.
- - Bana
bak. Gençsin, güzelsin, mutlusun, zekisin. Çok iyi bir ailen var. Bunlar senin
sermayen. Gün gelir bunların hepsini de kaybedebilirsin. Ya da bu sermayeyi
kullanıp çok güzel bir yaşantı elde edebilirsin. Neden kaybetmeyi seçersin ki.
Seni anlamıyorum. Yorulmanın nesi kötü ki! Her yorgunluğun arkasında bir kazanç
yok mudur? Neden kazanç kısmına bak mı yorsun?
Ayrıca çalışan insan daha az yorulur. Deneyebilirsin. Tembellik eden
yattığı yerde de yorulur.
Sevgili Dostum:
Yukarıdaki kral da hizmetçi de sana ait.
İstersen Onlarla konuşmayı dene. Senle iletişim kuracaklarından emin olabilirsin.
Hizmetçi olmadan olmaz. Yapacağın her işi mutlaka kralına danışarak hareket
et. Hiçbir zaman pişmanlık duymazsın.
Öneri: Evde yalnız kaldığın
zamanlarda kralınla konuş. Hiç kimseden alamayacağın cevaplar onda saklı. Bilen
de o, bilge de.
1995 yılıydı. Önemli bir yıldı benim
için. Çünkü üniversiteyi o yıl kazanmıştım. Kazanma hikâyemin çok enteresan
yönleri var. O zamanlar köyde yaşıyordum. Servisle şehre dershaneye gelip
gidiyordum. Günün stresinden çok bunaldığım oluyordu. Kafam kazan gibi oluyordu
yani. Kendimi sanki çaresiz dertlerin içinde buluyordum. Ama ne sıkıntım olursa
olsun bitiyordu. Hepsinden bir saat içinde kurtuluyordum. Evimiz biraz köyün
dışındaydı. Hemen yakınında bir ağaçlık bölge ve ağaçların içinden bir dere
vardı. Gizli ama muhteşem bir yerdi. Yemyeşil çimenlerin üzerine kendimi
atıyor, ağaç dalları arasından gökyüzünü seyrediyordum. Romantik bir adam
olduğumu söyleyebilirim. Sonra kendimle konuşmaya başlıyordum. Dışarıdan gören
birisi, benim iki kişiyle konuştuğumu
zannederdi. Zannetmek yanlış olurdu. Ben iki kişiyle konuşuyordum zaten. Duygusal benle bütün duygu yönünü ortaya
koyuyor, problemin ağırlığını hissediyordum. Mantıksal yönümle de meseleyi
tekrar ele alıyordum. Verilecek en doğru karara ortaya çıkıveriyordu. Bana sadece düşünmeden uygulamak kalıyordu.
Bu nedenle yaşadığım hiçbir problemden dolayı yoğun sıkıntı çekmedim. İnsanı
asıl bunaltan kararsızlık duygusudur. Asla kararsız kalmanı istemem. Bir saat
sonra eve döndüğümde; yüreğim yumuşamış, nefesim genişlemiş oluyordu. Başımın
ağrısı kalmıyordu. Beynimden aşağı billur gibi sular dökülüyordu sanki.
Sana da tavsiye ederim. Odana
çekildiğinde, kendi kendinle baş başa kaldığında, içindeki o iki sesle diyalog
kur. Samimi olmak şartıyla duygusal
yönünle olayı iyice irdele. Ağlaman gerekiyorsa ağla. Kızman gerekiyorsa
kız. Sonra mantıksal çözüm yöntemlerini
sırala. Varılacak en doğru karara ulaşmaya çalış. Göreceksin, sevineceksin,
rahatlayacaksın. Başkasının senin konuştuğunu duymasından çekinebilirsin.
Aslında hiç gerek yok. Ama çekinecek olursan hafif bir müzik, sesini
gizleyecektir. Anlaştık mı?
Sınavlara Hazırlanmak Blog
Kaynak: Yazık Sınav Canavarı Olmuşsun!
0 yorum:
Yorum Gönder