16 Ocak 2013 Çarşamba

Çalış Ama Nasıl ?






         Ders çalışma;  yaptığın yapacağın bütün öğrencilik faaliyetinin temel eksenidir. Yani ders çalışma konusu bütün başarının temelidir.  Her gelenin salladığı,  üfürmelerin, rutin diyalogların, en sıkıcı konuşmaların yapıldığı bölümdür bu. Her ağzını açanın söyleyeceği bir şey mutlaka vardır:
  •              Gecenin 1’inde ders çalışılır mı hiç.
  •             Müzik dinleyerek ders çalışıldığını gördün mü sen.
  •        Plana uyacaksın, kesinlikle taviz vermeyeceksin.
  •            Loş ışıkta ders çalışmak insanı yorar.
  •              Dağınık oda da çalışmak dikkati dağıtır.
  •       Gürültülü ortamda ders çalışılmaz.


       Yukarıdaki söylenenlerde bir abeslik var mı?
………
        Bence var. Sana birazdan ayrıntılı bir şekilde açıklayacağım. Bu sözleri söyleyenler,  hep bir şeyi unuttular. Karşısındakinin bir insan olduğunu. İnsan metabolizmasının uyum sağlayabilme yeteneğinin olduğunu bildiklerinden hep bu zorlama mekanizmasını kullandılar. İnsanın doğasının bir parçasının da özgürlük olduğunu unuttular. Çok  ilginç dayatmaları konuşacağız ki güleceksin. Hakikaten öyle diyeceksin. Bazı muhteşem şahsiyetlerin ders çalışma işini bir sanat olarak görmüşlerdir.  Süreç eşittir sanat. Vay be ne mantık. Teşbih değilse arızalı bir düşünce.  Azından ders çalışmak bir süreçtir. Ya da bir şaheser oluşturma sürecidir deseler, doğru olacak. Ama demiyorlar.

       Çoğunlukla duyduğun bir cümle vardır. Düzenli çalışan başarılı olur?Evet, ilk bakışta doğru bir cümle. Ama gerçek hiç de öyle değil. Şimdi soruyorum nasıl? Adamın yaşantısı dağınıksa nasıl düzenli ders çalışacak? Her gün yaptığı rutin işlerin bile farklı olduğu insanlar gördüm. Her vakitleri farklı. Tuvalet zamanları, kahvaltı zamanları, hatta yatış ve kalkış saatleri. Hepsi farklı. Bir bakmışsın bir gün altıda, diğer gün 12.00’de kalkmış.

       Daha da ilginci,  kahvaltıyı öğle yemeğiyle karıştıranları gördüm. Sabah kahvaltısında kocaman bir döner dürümü, afiyetle yiyenleri, kahvaltıyı soğansız yapmam diyenleri biliyorum. Dolabın içine girip ders çalışan insanları duymuşsundur. Elinde el feneri dolabın içinde kitap okuyor. Enteresan! Ama normal. Çünkü hiç kimse eşit yaratılmamış. Yapılanların hepsi doğru.

        Bilim adamları bu konuda birçok yöntemden bahsetmişler. Ben sana bunları teker teker anlatmayacağım. Sana anlatmak istediğim, verimli öğrenmenin nasıl yapıldığıyla alakalı.
Bu kitabı okuyan birçok eğitimci, konuyla ilgili bir standardı nasıl oluşturacağız diye bir soru soracak. Cevabını hemen vereyim.

        Sadece tek bir yöntemi dayatmayarak. Zaten bu faaliyetin bir standardı olmaz. Bir şekli olmaz. Bir mekanı olmaz. Yani ders masada, odada sessizce çalışılmalıdır. Denirse yanlış olur. Bu şekilde düşünenler hep yanıldılar. Yanıldıkları için söylediklerini  kimse dikkate almadı. Seminerlerinde uyuttular. Dinleyen de bir daha benzeri seminerlere gelmek istemedi.

       Değişik özelliği olan, değişik alışkanlıkları olan bu bireylerin birleştikleri bir nokta yok mu?   Var! Öğrenme davranışı; yöntemler farklı olsa da öğrenmenin psikodinamiği aynı. Yani algılama ve kaydetme süreci farklı değil.

       En iyi öğrenme nasıl gerçekleşecek. Bilim adamları Bu en iyi öğrenme davranışına kalıcı öğrenme demişler. Bütün amaç bu kalitede öğrenmeyi sağlamak.  Konuyla ilgili o kadar soyut bilgi var ki. İnsanlar, içlerinden uygulayabilecekleri bir yöntem seçmekten acizler.Şimdi sana bu soyut bilgileri uygulanabilir bir yöntemle sunmaya çalışacağım.Hazır mısın?
……………..

      Kalıcı öğrenme denilen şey nasıl gerçekleşecek? İşte senin öğrenmedeki amacın bunu sağlamak. Kalıcı öğrenme dediğimiz şey aslında bilgilerin çabuk unutulmayacak şekilde belleğe kaydedilmesidir. Tabi burada unutmanın varlığı da gözümüze çarpıyor.

     Unutmak; ilk duyduğumuzda olumsuz bir terim gibi. Ama yaşamın ta kendisi. İnsan unutmazsa ölür. Gerçi bilim adamları unutma yoktur kayıtlı bilgileri, güncel belleğe almakta sıkıntı vardır deseler de somut bir şey var. Eğer üzerine biriken bilgileri, uzunca bir sürecin ardından hatırlamakta sıkıntı yaşıyorsak unutuyoruz demektir. Şimdi unutmak neden iyi bir şey;

      Çok sevdiğin bir arkadaşınla kaldırımda yürüyorsun. Hava oldukça güzel. Her şey yolunda gözüküyor. Mutlusunuz. Sohbetiniz kahve tadında. Aranızda bu sohbet hiç bitmesin istiyorsunuz. Sonra bir köşeden anti-sosyal bir maganda arabasıyla meydana çıkıveriyor. Sen onu fark edene kadar o yanından geçip gidiyor. Sadece arabanın yanından geçtiğini görüyorsun. Sonra şaşkınlıkla arkadaşına baktığında onu göremiyorsun. Arkadaşın yanında yok. Araba sana çarpmadı ama yanındaki arkadaşını sonsuza götürdü.  Duygusal bir travma yaşatmamak adına istersen gerisine hiç girmeyeyim. Neticesinde sen o gün arkadaşını kaybettin. Bu yaşadığın olayı ve kaybın acısını,  o gün o kadar şiddetli yaşadın ki ancak doktor yardımıyla ayakta durabildin. Şimdi o günün acısını ve olayın tazeliğini her gün yaşayacak olsan; acaba yaşama kaç gün direnebilirsin? Direnemezsin. 10 gün beklide 12 gün, sonrasında ya ruh sağlığını tamamen kaybedersin ya da beden sağlığını. Demek ki unutmak yaşamın bir parçası.

      Yaşamın bir parçası olan unutma, bize öğrenme noktasında tam anlamıyla kazık atıyor. Belleğimizdeki kayıtlı bilgileri yavaş yavaş siliyor.  Ne yapmak gerek. Öncelikle bilgi kayıtlarımızı sahilin dalgalarla getirdiği kumlara yazmamak gerek. Eğer suyun ulaştığı bir noktaya ne yazarsak yazalım silineceği açık.  Yani silinmeyecek bir yerlere yazmalıyız.  İşin Türkçesi geç silinecek olan uzun süreli belleğe.
Peki nasıl olacak?

     İnsan en iyi öğrenme davranışını yaşayarak yaparak gerçekleştiriyor.  Gerçi öğrendiği bilgiyi, başkasına anlattığında daha da yüksek bir kalıcılık sağlanmış oluyor. Soru, Odanda özgürce ders çalışabilme imkanın var mı?
……….

    Şimdi iyi dinle;

      Derste anlatılan bir olay ise,  olayın başkahramanı olarak kendini hissedebilirsin. Hiç bir sakınca yok. Bir gün Yavuz olmanda, Bir gün Atilla olmanda hiçbir abeslik yok. Öğreneceğin metni yüksek sesle vurgulu bir şekilde okumalısın. Kendine değil ama. Konuyu anlatacağın zavallı bir canlı bulamayacağından, hemen bir köşede duran sandalyeyi kurban seçebilirsin. O senin için günah keçisi( yani zavallı öğrenci)  olabilir. İhtiraz edeceğini sanmam. Böyle bir anlatımda,  bütün duyu organlarını işin içine katacağından yüksek kalitede bir kayıt yapmış olacaksın. Peki, sayısal derste nasıl edeceksin?  Kolay, hem de çok kolay. Yöntem yine aynı olacak.

     Acilen üzerine yazı yazabileceğin bir yazı tahtası almalısın. Çok büyük olmasına gerek yok. Odanda bir köşeye koy. Karşına da günah keçini ( sandalyeni) oturt. Matematik sorunu tahtaya yaz. Nasıl çözüldüğünü bu sandalyeye anlat. Belki sana komik gelecek ama öğrenmenin üst düzeyde gerçekleştiğini göreceksin. Aslında burada yaptığın bir bakıma öğretmenlik olacak. Böyle yaptığında öğrenmede kalıcılığın çok yüksek olacak.

     Ezber dersleri için neredeyse hiç kullanılmayan soyağacı tekniğini önerebilirim.  Bu yöntem bu güne kadar çoğu ders için hiç kullanılmadı. Benzer haritalar kullanıldı. Ama çok karışık oldukları için öğrenciler tarafından pek benimsenmedi. Bu yöntemi sadece sen kullandığın için büyük bir avantaj elde edeceksin.  Şimdi sana bu yöntemi nasıl kullanman gerektiğini göstereceğim. Bu yöntemi kimyadan biyolojiye, tarihten coğrafyaya, edebiyattan fiziğe kadar bütün dersler için kullanabilirsin. 

      Örnekle açıklayalım;  şimdi bir büyük ağaç gövdesi çizdik. Adına Cumhuriyet Öncesi Türk Edebiyatı dedik. Sonra da her edebi akım için bir dal çizdik. En etkili olan akım için en büyük dalı çizmeliyiz. Her dalın üzerine o akımın adını yazdık. Sonra her akımın kaç tane temsilcisi varsa,  onların adeti kadar daha küçük dal çizdik. Her temsilcinin getirdiği yenilikleri veya eserleri birer yaprak çizip içine not ettik. Netice de büyük bir ağaç oluşuverdi. Bunu da odamıza astık. İşte 100’ lerce sayfalık bilgi bütün basitliğiyle karşında. Bütün dağınıklığıyla konu anlamlı bir bütün olarak karşında. Özellikle öğrenilecek konunun sayfalar dolusu yer tutması, Ana düşünceden uzaklaşma gibi bir sorunu böylece hiç yaşamamış olacaksın. Bu yöntem, birçok derste yüzlerce konuya uygulanabilecek basitleştirme hareketidir. Bu yöntem, Bu günden sonra eğitim alanında yerini alacaktır.

     Benim senin için özellikle önereceğim teknikler bunlar. Diğer birçok teknik var. Bunlar klasik oldukları için çok fazla değinmek gereği hissetmedim. Zaten birçoğunu da sen çok iyi biliyorsun.



Sınavlara Hazırlanmak Blog
Kaynak: Yazık Sınav Canavarı Olmuşsun!

0 yorum:

Yorum Gönder